Yavuz Donat, önceki gün, Sabah’taki köşesinde azıklıklarla ilgili olarak Atatürk ile İsmet Paşa arasında geçtiği iddia edilen bir hadiseyi yazıyordu.
İsmet Paşa, Türkiye’yi bütün azınlıklardan temizlemek istemiş ama Atatürk bu girişimi son derece şık ve çiçekli bir cevapla engellemişti: Çankaya Köşkü’nün yani Köşk kompleksinde şimdi “Atatürk Müzesi” olarak kullanılan eski binanın bahçesinde lâleler dışında kalan bütün çiçekleri söktürmüş, ertesi gün azınlıklar meselesinin ayrıntılarını görüşmeye gelen İsmet Paşa’ya “Ben de bahçemdeki azınlıkları söküp attım ama bahçe berbad oldu” mesajını vermişti. Sonra, “Ben, ‘Ne Mutlu Türk’üm Diyene’ sözünü boş yere söylemedim. Kendini Türk hisseden herkes bu vatanın öz evlâdı. Ben hayatta olduğum sürece, bu böyle bilinsin ve sakın azınlıklarla ilgili bir kanun çıkarılmasın” demişti.
İsmet Paşa, Türkiye’yi “azınlıklardan temizleme” projesinden Atatürk’ün bu son derece ince mesajından sonra vazgeçmişti.
Yauz Ağabey, köşesinde işte böyle yazdı ama bu “çiçek” meselesinin aslı çok başkaydı. Sözünü ettiği hadise Atatürk ile İsmet Paşa’nın arasında değil, o tarihten dört asır önce Kanuni Sultan Süleyman ile meşhur sadrazamı Rüstem Paşa’nın arasında geçmiş, üstelik tâââ 1674’te yayınlanmıştı.
Azınlıklar konusunda çiçeklerle örnek verme meselesini dört asır önce detaylarıyla anlatan kişinin ismi, Stephan Gerlach’tı. 1573’te, Avusturya elçisi ile beraber elçilik heyetinin vâizi olarak İstanbul’a gelmiş, tuttuğu günlük 1674’te torunlarından Samuel Gerlach tarafından Frankfurt’ta yayınlanmış, seyahatnamenin Türkis Noyan’ın Türkçe’ye kazandırdığı tam metni de 300 küsur senelik bir gecikmeyle ve “Türkiye Günlüğü” adıyla 2007’de Kitap Yayınevi’nden çıkmıştı.
Olayın aslının bütün detayları, işte, Gerlach’ın sözünü ettiğim bu seyahatnamesinde yazılıydı. Stephan Gerlach, Türkiye’ye Kanuni’nin ölümünden birkaç sene sonra gelmişti. Yazdığına göre, hükümdarla sadrazamı arasında geçen bu hadise o yıllarda bütün İstanbul’da konuşulmaktaydı ve şu şekildeydi:
Kanuni Sultan Süleyman’ın veziri ve aynı zamanda damadı olan Rüstem Paşa, bir ara imparatorluktaki bütün gayrımüslimleri ortadan kaldırma hülyasına düşmüş, bu emelinden hükümdara da bahsetmişti. İşin tuhafı, Rüstem Paşa’nın da aslında devşirme ve büyük ihtimalle de Hırvat olmasıydı.
Hükümdar, Paşa’nın söylediklerini dinledikten sonra bahçeden bir çiçek koparmış, Paşa’ya “Bu çiçek güzel mi?” diye sormuş, “Çok güzel hünkârım” cevabını alınca çiçeğin bütün yapraklarını yolmuş ve “Şimdi nasıl?” diye sormuştu. Rüstem Paşa bu defa “Yapraklarıyla beraber çok daha hoştu hünkârım” cevabını vermiş, Kanuni “Devletimin Müslüman olmayan teb’asını ortadan kaldırırsan, memleket işte bu hâle gelir” demiş ve Paşa hayalinden vazgeçmek zorunda kalmıştı.
Gerlach’ın yazdıklarının tamamını tarihçi dostum Erhan Afyoncu’nun yarınki sayfasında okuyabilir ve çok eskilerde yaşanmış olaylarla konuşmaları başka zamanlara taşımanın nasıl bir hata olduğunu daha anlaşılır şekilde görebilirsiniz.