Hoşgeldiniz  
satılık haber domainleri

Hep Obama öncesi

Fatih Altaylı | 20 Haziran 2012 | Köşe Yazıları


Fatih Altaylı
fatih@altayli.yazar

Başbakan’ın her dış gezisinde bir “terör” haberi almaktan artık sıkıldık.
Neredeyse istisnasız bir şekilde Başbakan Erdoğan ne zaman “önemli” bir dış geziye çıksa, terör Türkiye’de bir yerleri vuruyor.
Yine öyle oldu.
Meksika’da gecenin geç saatinde acı haberi Ömer Çelik verdi.
“PKK yine Dağlıca’da saldırmış. 8 şehidimiz var. 15 de yaralımız. Çatışmalar sürüyor. Ne yazık ki, ambulanslar bile bölgeye gidemiyormuş.”
Masada bir anda moraller çöktü.
Terör örgütü uzunca bir süredir bu tür baskınlar yapamıyordu.
Bunu dile getirdim ve “Bahoz Erdal’ın grubunun işidir” dedim.
Masadan biri, “Her dış gezide böyle bir haber geliyor” dedi.
Ömer Çelik ise daha net bir biçimde değerlendirdi:
“Her dış gezide değil, her Obama görüşmesi öncesinde PKK mutlaka bir saldırı yapıyor. Yarın yine Obama görüşmesi var. PKK yine saldırdı. Buna dikkat etmek lazım.”

Türkiye, Bahoz’u neden vuramaz?

YİNE saldırı. Yine çok sayıda şehit. Arkasında yine Suriye kökenli terörist Fehman Hüseyin ya da bilinen adıyla Bahoz Erdal.
Son dönemde PKK’nın bütün kanlı eylemlerinin arkasında aynı isim var.
Merak ettiğim konu da tam bu.
Türkiye’nin elinde onca teknoloji.
Onca dış destek.
Predatorlar, Heronlar.
Dinleme imkânları.
İnsani istihbarat.
Ve dünyanın en iyilerinden olduğu söylenen SAT-SAS timleri, komandolar, özel kuvvetler.
ABD Afganistan’da, Yemen’de, Irak’ta hedef aldığı adamları bir bir bulup vururken, El Kaide’nin liderini evinde paketleyip temizlerken, Türkiye neden PKK’nın lider kadrolarına, en azından Bahoz Erdal’a bunu yapamaz?
Çok mu zor?
Çok mu imkânsız?
Özel kuvvetlerimiz mi beceriksiz ve yıllardır kandırıldık mı?
İstihbaratımız mı zayıf?
Teknolojimiz mi eksik?
Hangisi ya da hepsi mi?

Güvenlik Konseyi’nin yerine G-20

ZANNETMEYİN ki, Meksika’nın tatil beldesi Los Cabos’ta güneşin altına uzanmış, okyanusu seyredip arada kendimizi dalgalara bırakmak suretiyle tatil yapıyoruz.
Bu yaptığımızın adı “pasif çalışma”.
Bu pasif çalışma ve dinleme en azından bana daha iyi gözlem yapma şansını veriyor.
Belki hatırlarsınız, Başbakan Erdoğan’la geçen sonbaharda yaptığımız ABD gezisi sırasında Türkiye’nin Birleşmiş Milletler’in yapısından rahatsız olduğunu yazmıştım.
BM’nin, özellikle de Güvenlik Konseyi’nin ve konseyin daimi üye yapısının dünyanın yeni dengelerini yansıtmadığından şikâyetçiydi Başbakan Erdoğan ve dolayısıyla Türkiye.
Bu yapının değişmesini istiyorduk.
Los Cabos’taki G-20 zirvesinde gördüğüm o ki, Türkiye G-20’nin, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin yerini almasını ve sadece “ekonomik” değil “siyasi” sorunlara da el atmasını istiyor.
Avrupa’nın ekonomik ve siyasi olarak gerileyen ülkelerinin, Güvenlik Konseyi’ndeki “veto” kartıyla güçlerinin ötesinde bir öneme sahip olmaları Türkiye’yi rahatsız ediyor.
Bu rahatsızlığı duyan tek ülke Türkiye de değil.
Başta Hindistan olmak üzere Brezilya da bu sistemden rahatsız.
Rahatsızlığını dile getirmese de, AB içinde Fransa’dan çok daha önemli bir role ve güce sahip Almanya’nın da pek memnun olmadığı bir gerçek.
Daha özet bir şekilde anlatmak gerekirse, G-20’nin 15’i Türkiye’nin bu yöndeki yaklaşımına destek veriyor. G-20 üyelerinin, dünyanın farklı kıtalarına neredeyse homojen sayılabilecek dağılımı da Türkiye’nin bu talebinin daha da “gerçekleştirilebilir” olmasına neden oluyor. Eğer Türkiye’nin bu yöndeki çalışmaları sonuç verirse “Yeni Dünya Düzeni” de şekillenmiş olacak.

Sıfır sorunun bağlamı

AKŞAM yemekte Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ile karşılıklı oturuyoruz.
“Şu yazınızı konuşmak istiyorum sizinle” dedi.
Son yazdığım Dışişleri’yle ilgili yazıyı hatırlatarak. Türkiye’nin “sıfır sorun” diye çıktığı yolda pek çok komşusuyla sorunlu hale geldiğini anlatan yazımı.
Önce kendisine teşekkür ettim.
“Aleyhinizde yazdığımız zaman, eleştirdiğimiz zaman öfkelenmediğiniz, tam aksine oturup bunu tartıştığınız için teşekkür ederim” dedim.
Sonra da anlattım.
“Türkiye’nin dış politikada etkinliğinin arttığı, bunda başarılı olduğunuz bir gerçek. Ancak ortada oksimoron var. Hem güçlü, tavırlı, meselelere el koyan bir dış politika izleyeceksiniz, hem de sıfır sorun diyeceksiniz. Bu ikisi birlikte olmaz. Güç ve tavır koyduğunuz anda mutlaka karşıtlarınız olacaktır. Bir ülke uluslararası alanda ne kadar aktif olursa, o kadar sorun yaşar. Hele bizim gibi komşuları varsa” dedim.
Suriye’yi kastettiğimi düşündü Davutoğlu.
“Hayır sadece onu kastetmiyorum. Asıl Irak’ı kastediyorum. Irak’ta Maliki yönetimi üzerinden bizi hedef alan İran’ı kastediyorum. Suriye yüzünden az da olsa sorun yaşadığımız Rusya’yı kastediyorum” dedim.
Davutoğlu, Atatürk’ten de örnek vererek yanıtladı.
“Biz sıfır sorun derken ve bu komşularla yaşarken sıfır sorun olmayacağını bilmeyecek kadar saf değiliz. Elbette bazı sorunlar olacaktır. Bizimki Türkiye’nin dünyaya açık bir niyet beyanıdır. Biz dünyaya ‘Bundan böyle sorun yaratan bir ülke olmayacağız. Sorunları çözen bir ülke olacağız’ mesajını en açık şekilde vermek istedik. BM Güvenlik Konseyi’ne girmek istediğimiz zaman bize güldüler. Başta Kıbrıs olmak üzere pek çok sorunun odağındaydık ve hatta sorumlusu görülüyorduk. Bu mesajla sorunlardan çıkmak, çözmek istediğimizi söyledik. Atatürk’ün ‘Yurtta sulh cihanda sulh’ cümlesi gibi düşünün. Atatürk dünyada sulh olmayacağını bilmiyor muydu? Ama yeni kurulmuş bir ülkeye, 15 yıldır savaşın içinde tükenmiş bir ülkeye, kendi halkına ve dünyaya bir mesaj vermek istedi. Halkına ‘Artık savaşmayacağız. Kendi içimizde işimize bakalım. Merak etmeyin, sizleri cepheden cepheye sürmeyeceğiz’ mesajı verdi. Dünyaya da ‘Biz artık sizin aranızdaki sorunların bir parçası olmayacağız. Bizi o işlerin içine çekemezsiniz’ demek istedi. Bizim sıfır sorun dememiz de aynı bağlamdadır” dedi.

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

Ateş düşmediği yeri de yaktığı zaman.

9806 Kez Görüntülendi.
Etiketler:
Yorumunuz
Konu hakkındaki görüşleriniz nelerdir?

EN SON HABERLER

web tasarımı

firma rehberi
© 2017 HaberMatik V2 ~ Site içeriği örnek olarak hazırlanmıştır, sitede yer alan logoların telif hakları kendi markalarına aittir.
HaberMatik, Marka Tescili ve 5846 sayılı "Fikir ve Sanat. Eserleri Kanunu" ile korunmaktadır.
Tasarım ve kodlar tescillidir, izinsiz kullananlar telif haklarından doğan bedeli peşinen ödemeyi kabuletmiş sayılır.
Reklamı Gizle
  Ayarları Gizle  
Haber Yazılımı

 Tasarım Rengi: