logo

hosting
14 Kasım 2013

-Kaçak dövüşmekten kurtulalım -O cüreti göstermeden…

-Kaçak dövüşmekten kurtulalım -O cüreti göstermeden…

Öğrenci evlerine müdahaleden, tekke ve zaviyeleri yasaklayan devrim kanununun kaldırılması teklifine kadar AKP’nin son dönemdeki çıkışları tartışılmaya devam ediyor. 

CHP Milletvekilleri Oğuz Oyan ve Emine Ülker Tarhan, hükümetin bu çok konuşulan projelerini Odatv’ye değerlendirdi. 

İşte Oyan ve Tarhan’ın açıklamaları:

OĞUZ OYAN : O KANUN KALDIRILAMAZ

“Son günlerde iktidarın gerici saldırılarına yeni gündemler eklenmektedir. Bunlar, iktidarın gerçek niteliğini ortaya çıkardığı kadar, özel gündemini uygulamaya koyma ihtiyacının artık aciliyet kazandığını veya seçim konjonktüründe kendisine çalışacağını düşündüğü yeni ilkel gerilimlere gereksinim duyduğunu göstermektedir.

Kız ve erkek üniversite öğrencilerinin ortaklaşa paylaştıkları evlerin veya yetişkin karşıt cinslerin birbirlerini evlerinde ziyaret edebilme özgürlüklerinin tartışma ve toplumsal baskı konusu yapılması, her türlü taktiksel siyaset manevraları yanında esas olarak yapışkan bir Ortaçağ zihniyetini ele vermektedir. Bir yandan, reşit olmayan kız çocuklarının evlenmelerini teşvik etmek, 4+4+4’ün son dördünü “evli ve eve kapanmış liseli kızlar” modeli olarak kurgulayabilmek, Çocuk Esirgeme Kurumu’nun kimsesizler yurtlarında devletin emanetindeki çocukların namusunu koruyamamak, ergenlikte karşı cinsle normal ilişki kuramamak sonucunda çocuk istismarının ve ensestin had safhaya varmasını engelleyememek, öbür yandan reşit gençlerin özgür tercihlerine müdahale etmek!.. Bu, iflah olmaz bir gericilik ve yobazlıktır. 

HATT-I MÜDAFAA YOKTUR, SATH-I MÜDAFAA VARDIR

AKP’nin sözde demokrasi paketinde “kamuda türban” gibi, “yaşam tarzına koruma” başlığı altında, “dini inancı gereğinin yerine getirilmesinin engellenmesi, inanç ve tercihlerine müdahale edilmesi” gibi fiilleri ağır hapisle cezalandırmak gibi niyetlerini, sırf iktidarın çektiği dar alana sıkışmamak, onun tuzağına kilitlenmemek adına hafif eleştirilerle geçiştirmek, belki geçici bir siyasi konjonktürü kurtarabilir; ama bu, AKP zihniyetinin yeni mevzileri kalıcı olarak ele geçirmesi pahasına oluyorsa, ödenen bedel yüksektir. Sol muhalefetin yalnızca laiklik ekseni üzerinden siyaset yapmayı benimsememesi anlaşılabilir bir tutum olabilir; ama bunun anlamı laiklik mevziini savunmamak olamaz. Aksi durumda, cumhuriyetin tüm kazanımlarını, demokrasi başta olmak üzere, tartışılır kılarsınız. Cumhuriyet değerlerinin savunulmasında, “hatt-ı müdafaa yoktur, sath-ı müdafaa vardır”.

Türkiye’nin son yirmi yıldaki yükselen iki siyasal hareketi, kökten dinci siyaset ve milliyetçi Kürt siyaseti, Alevi oylarını kendilerine çekebilmek için büyük çaba içindedirler. Cumhuriyetin kuruluş koşullarına ve cumhuriyet değerlerine farklı açılardan ama birlikte karşıt olan bu hareketler, büyük çoğunluğu inanmış Cumhuriyetçilerden ve Atatürkçülerden oluşan Alevileri kendilerine çekebilmek için, onları Cumhuriyetin mağdurları olarak göstermeye ve Cumhuriyetin kuruluş felsefesine karşıt bir duruşa getirmeye çalışmaktadırlar. Kafaları bulandıracak her türlü kitlesel ideolojik kuşatmaya rağmen bugüne kadar Aleviler Cumhuriyetten ve Cumhuriyetin partisi Cumhuriyet Halk Partisi’nden koparılamamıştır.

“TEKKE VE ZAVİYELER” TUZAĞI

Buna rağmen, özellikle iktidar cephesinde oynanan oyunların sonu gelmemektedir. Cami-Cemevi ucubesinden sonra, maaşlı dedeler ve devletten maaşlı Cemevi personeli gibi vaatler birbirini izlemekte, üniversitelerde bile Sünni baskıcılığın yükseldiği koşullarda Hacı Bektaş Üniversitesi gibi içeriği olmayan adımlarla gözler boyanmak istenmekte, torununun adını “Ali” koyma vaadi türünden ucuzluklara sapılmakta, nihayet tekke ve zaviyeleri yasaklayan devrim kanununun kaldırılması önerileri verilebilmektedir. Bu sonuncusu, önce BDP’li Altan Tan’dan gelmiş, şimdi de buna AKP’li Haluk Özdalga’nın kanun teklifi eklenmiştir.

Bunlar şovdan başka bir amaca yönelik değildir. İnkılap (devrim) kanunları Anayasa’nın 174 üncü maddesiyle koruma altına alınmıştır. Anayasanın bu maddesini değiştirme cüretini göstermeden, bu maddenin üçüncü bendinde zikredilen 677 sayılı “Tekke ve Zaviyelerle Türbelerin Seddine ve Türbedarlıklar ile Bir Takım Unvanların Men ve Ilgasına Dair Kanun”un kaldırılması mümkün değildir. Kaldı ki, inanç ve ibadet özgürlüklerini Cumhuriyete ve Cumhuriyetin perçinlediği laikliğe borçlu olduklarının bilincinde olan Alevi yurttaşların “Tekke ve Zaviyeler” tuzağına düşmeyeceğinin görülememesi derin bir gaflettir.

Nitekim, Tahtacılar Derneği Kurucu Başkanı Mehmet Şahin 12 Kasım 2013 tarihli Aydınlık’ta yayımlanan demecinde, “Cumhuriyetin ilanı ve devrimlerin hayata geçmesiyle yaşam bulan Aleviler kendi elleriyle dergahlarını kapatıp laik cumhuriyete destek vermişlerdir. Laik ve gerçekten demokratik kuralların işlediği, hukuken, iktisaden, siyaseten bağımsız bir Türkiye’de tarikatlara, şıhlara, şeyhlere, yobazlara gerek olmayacağına inandıkları için Aleviler Cumhuriyetin yanında olmuşlardır.” Buna eklenecek bir şey yoktur.”

EMİNE ÜLKER TARHAN: ANLAŞILIR VE DİK DURSAK…

“AKP yöneticileri özetle şöyle dedi "… amaç yaptırım uygulama değil. daha ziyade ileride toplumsal sorunlara yol açabilecek bir durumu engellemeye yönelik. Bu durumdaki evler tespit edilerek, öğrencilerin ailelerine durumun haber verilmesi söz konusu olabilir. Bu durumda karar ailenin olur."

Bana göre öğrencilerin kaldığı evlerin ahlak zabıtaları tarafından ispiyonlanması, basılması, gençlerin ailelerine ihbar edilmesi, cezalar kesilmesi meselesi, devletin yurt yapması yapmaması meselesi değildir. Bu bal gibi de, uluslararası sözleşmeler ve anayasa ile güvence altına alınan özel yaşamın korunması ve konut dokunulmazlığı ilkelerinin ihlali meselesidir. Çocukların yaşamını röntgenleme gibi bir ahlak dışılığa, yeni namus cinayetlerine yelken açma meselesidir. Gençlerin meşru, gayrimeşru, haram, helal baskısı ile evlerinin terör ve fuhuş yuvası iması ile hayattan soğutulması meselesidir.  Ülkenin hukuk devleti olmaktan çıkması meselesidir.

Tüm evleri yıkıp yerine yurt da yapsalar farketmez. Bir hukuk devletinde kimin kiminle ve nerede kalacağına devlet karar veremez. Reşit birinin velisi mi olurmuş ki, ona haber verilsin. Birilerinin şimdilik gençlerin, bir süre sonra ise herkesin evine sorgusuz sualsiz, dayanaksız girmesi sadece yurt yetersizliği gibi bir konuya indirgenemez. Biri çıkıp da, "sana ne be adam bu ülkede senin her kelamın hukuk kuralı mı, valilerin aklı sen konuşunca mı başına geldi, gençleri nasıl hedef gösterirsin” diyemiyor. “Hukuk devleti kişilere hukuksal güvenlik sağlamıyorsa yoktur. Hukuk devletinde yöneticilerin keyfine göre verdiği emirlerle kişilerin yaşamları kabusa çevrilemez. Kanunsuz emirler yerine getirilemez. Bundan emri veren de uygulayan da sorumlu olur” diyemiyor. Demode ad hominem söylemlerden, yani karşı kaldırımdan cevap verip, kaçak dövüşmekten kurtulsak, anlaşılır ve dik dursak, platformumuzu kursak diyorum. Cumhuriyeti, özgürlükleri, hakkı, hukuku, adaleti, doğruluğu, kadın erkek eşitliğini ve bugünlerde pek de iplenmeyen insan onurunu temsil ettiğimizi unutmasak diyorum.” 

Odatv.com

/* */

Kaynak: odatv.com
7970 Kez Görüntülendi.
#

SENDE YORUM YAZ

6+2 = ?