Son Dakika
Kendinizi hiç Fatih Terim’in yerine koymayı denediniz mi?
Galatasaray yenilince yerden yere vuruluyorsunuz.
Hatta kuşak altına da vuruyor bazıları.
Ama Galatasaray yenince bütün bunlar yok sayılıyor ve övgülerle uçuruluyorsunuz.
Üstelik bütün bu durumların doğması tam olarak sizin elinizde değil.
Takımınızı ne kadar ustaca bir strateji ile oynatsanız da, neticede 11 genç adamın o maçtaki performansına bağlıdır zafer de yenilgi de.
Bir önceki gece sevgilisiyle kavga eden veya maça gelirken ailesiyle ilgili kötü bir haber alan futbolcu, kaçırılması mümkün olmayan bir golü kaçırabilir.
Fatih Terim’i yorumlarınıza veya tepkilerinize konu ederken “Onun yerinde ben olsaydım sinirlerim buna ne kadar dayanabilirdi” diye düşündünüz mü hiç?
Empati ve uygarlık
Uygarlığın ve aklın bir gereği de “Empati” değil midir?
Empati yapmak gereğini sadece Fatih Terim veya Aykut Kocaman gibi kamuoyu önünde sınav veren spor adamları için değil, siyasetçiler için de zaman zaman hatırlamalıyız.
Kendi yaşam alanınızdaki sorumluluklarınızı, sorunlarınızı ve aldığınız riskleri bir düşünün. Bunlar ne kadar yoğun olsalar da her zaman için kaçış fırsatlarınız vardır.
En azından bir haftalık bir tatilde bu sorumluluklarınızı da, sorunlarınızı da, risklerinizi de dondurabilirsiniz.
Kaçış yok
Bir de kendinizi Başbakan Tayyip Erdoğan’ın yerine koyun.
Ne sorumluluklarından ne aldığı risklerden kaçması, ne de bunları kısa bir süre olsa bile dondurabilmesi mümkün değildir.
Hastalansa bile kopamaz sorumluluklarından.
Bu durum dünyanın tüm ülkelerinde siyasi sorumluluk taşıyan ve vatandaşlarının can ve mal güvenliklerinin hesabı onlardan sorulan tüm seçilmiş yöneticiler için söz konusudur.
İki gün önce vefat eden İngiltere’nin eski Başbakanı Margaret Thatcher’in basın danışmanı, Thatcher’in günde dört saat uyuduğunu anlatıyordu BBC’de.
2’nci Dünya Savaşı’nın Başbakanı Churchill de günde dört saat uyurmuş ama öğleden sonraları da, zaman zaman oturduğu koltukta şekerleme yaparmış.
Churchill başarısız olsaydı, Hitler İngiltere’yi işgal edecekti.
Tabii ki bu sorumluluklar herkesin her siyasetçiyi beğenmesini veya desteklemesini gerektirmiyor. Tabii ki hamama girenler terleyecektir. İktidarın ve güç sahibi olmanın bedeli eleştirilmektir de.
Özenli davranmak
Ama bu arada “Empati”yi de unutmamalıyız. Empati içerikli eleştiri kesinlikle daha etkili olur eleştirilenin gözünde.
Ailemizin fertlerine, birlikte çalıştığımız iş arkadaşlarımıza gösterdiğimiz özeni, seçilmiş siyasetçileri veya tuttuğumuz takımın teknik yöneticisini eleştirirken de göstermeliyiz.
Veya “Barış”ı sivil toplum örgütlerine anlatmakla görevlendirilen “Akil İnsanlar”a karşı duygularımızı seslendirirken, kişisel saplantılarımızdan ve hatta komplekslerimizden arınmayı denemeliyiz.
“Kayıp Yıllarımız”ın takvimlerinde “Empati mevsimi”nin pek olmadığını unutmayalım.
İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI
16 Haziran 2013 Köşe Yazıları
11 Nisan 2013 Köşe Yazıları
11 Nisan 2013 Köşe Yazıları
11 Nisan 2013 Köşe Yazıları