Musalla taşının etrafında toplanmış aileye baktı, Öcal Ağabeyim.. Sonra taşın üzerinde uzanan tabutu işaret etti..
“Cenaze için bir araya geliyoruz ancak.. Niye?.. Hayatı ertelememiz lazım.. İşte bak.. Hangimizin ne zaman gideceği belli değil..”
“Her cenazede böyle düşünüyoruz, ağbi” dedim.. “Ama daha oto parka varmadan unutuyoruz.. Öteki cenazeye kadar..”
Mahmut’un tabutu başında birbirine sevgiyle, hasretle özlemle sarılanlar, ille de bir cenaze mi beklemeliydik, buluşmak için?.
Ağbim kaç türlü haklı sözlerinde..
Kimin ne zaman gideceği belli değil gerçekten.. Mahmut içimizde sağlıklı yaşamına en dikkat edendi..
İlkokuldan beri muntazam spor yapar, içki, sigara kullanmazdı. Yediği her ama her şey sağlıklı ve ölçülüydü..
Ne oldu?.
Bakın aslında onu da bilen yok..
Kayıtlara “Trafik kazası” diye geçti.. Öyle mi acaba?.
Kaza ağırdı. Mahmut beyin kanaması geçirmişti. Ama mükemmel bir ameliyat yaptılar. Kısa zamanda iyileşme başladı. Doktorlar “Hafıza kaybı dahi yaşamayacak, o kadar iyi” dediler..
Beyinle işi nerdeyse kalmayınca, bacağındaki kırığa sıra geldi. Bir ameliyatla onu düzelteceklerdi. Ama planlanan ameliyat yapılamadı.
Mahmut yoğun bakımda, “Hastane mikrobu” kapmıştı, çünkü.. Mantar..
Cenazede Ayfer Hoca (Günalp/ Prof. Dr.) “Hastane mikrobu bakteriyse başa çıkılıyor. Ama mantarsa kurtuluş yok” diye anlattı..
Ben 1973′te bir yıl hastanede yattığımda kapmıştım mikrobu.. Bakteriydi. Antibiyotikle iş bitiyordu ama, o özel antibiyotik pahalı ve miadlı bir ilaçtı. Üç ay içinde kullanılmazsa çöpe atıldığından, hiçbir eczane riske girip o ilacı almıyordu. Her yere haber saldık. Tüm Türkiye’de bulunmadı. M.Ali Ağabeyin sınıf arkadaşı bir diplomat bulundu İsviçre’de.. O aldı, Türkiye’ye uçan bir yolcuya verdi. İlaç son anda yetişti, kıl payı kurtulduk.
Mahmut mantar kapmış.. Önce böbrekler iflas etmiş, sonra öteki iç organlar..
“Artık hastaneden çıkar” dediğimiz gün çıktı.. Tabutun içinde.. “Hastane mikrobu büyük hastanelerde olur, küçüklerde rastlanmaz” dedi, bir başka doktor.. “Ama küçük hastane de beyin ameliyatı yapamaz..”
Yani bakar mısınız?..
Ölümlerden ölüm beğeneceksiniz, sanki..
Peki niye?..
Bu hastanede mikrobu denen rezilliğin niye önüne geçilmez?.
Sağlık Bakanlığı bu tür ölümleri niye araştırmaz?. Niye hastaneler hesap vermez?.
Çok hastanede yattım.. Çok başıma geldi..
Yahu yoğun bakımda, bakarım tepemde bir akraba, bir arkadaş.. En steril olması gereken yere girmesine izin verilmiş. Uygar ülkelerde yoğun bakımın özel doktor ve hemşireleri dışında, hastane mensupları bile giremezken..
Bizde hastaneler yolgeçen hanıdır. İstediğiniz gün, istediğiniz saatte.. Hür ya?..
Hasta odamda 45 kişi saydığımı bilirim, gece yarısına doğru..
Uygar ülkede belli gün ve belli saatler dışında kapı duvardır. O belli gün ve saatten sonra da tüm hastane dezenfekte edilerek..
Bizdeki bu gayri ciddiliği Sağlık Bakanlığı izlemez bile..
Bir gecede 8 kişi birden ölürse, dandik bir soruşturma açar o kadar..
Şimdi bakın.. Mahmut’a yaya geçidinde kim çarptı bilmem.. Ama onun da durumu değişti. Şimdi “Yaralamaya sebep olmaktan” değil, daha ağır bir suç “Ölüme sebebiyet vermek”ten yargılanacak. Belki tutuklanacak ve daha ağır ceza alacak..
Oysa ölüme sebep olan kaza değil, hastane.. Ben sanık avukatı olsam, sağlam bir “Ölüm raporu” alır, mahkemeye sunardım..
Derine gitseniz daha neler neler var?.
Yarın gideceğim.. Daha da derine gideceğim..
14 Ağustos 2012, Bir Yorum
20 Eylül 2012, Bir Yorum
14 Ağustos 2012, Yorum Yapılmamış
02 Ocak 2014, Yorum Yapılmamış
14 Ağustos 2012, Yorum Yapılmamış